Obezite Nedir?

Obezite tek kelimeyle şişmanlık olarak açıklayabiliriz. Pek çok kıstası olmakla beraber obezite tanısı konmasında en yaygın kullanılan ölçütler şunlardır:

1. Vücut kitle indeksi
2. Deri kıvrım kalınlığı
3. Bel çevresi ve bel/kalça oranı
4. Biyoelektrik impedans

En kolay ve genelde de kabul gören hesap ilk maddede saydığımız vücut kitle indeksi (BMI)’dir. Vücut ağırlığı ile boy uzunluğunun dikkate alınarak BMI = ağırlık / boy2 formülüyle hesaplanır. Örnek verecek olursak 1,80 m boyunda ve 85 kilo ağırlığında olan birisinin vücut kitle indeksi:

BMI = 85 / 1,802
BMI = 85 / 3,24
BMI = 26,23’tür.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kriterlerine göre obezite sınıflandırması ve sebep olduğu hastalık risk oranları ise şu şekildedir:

TABLO

Şüphesiz obezitenin pek çok komplikasyonu, sebep olduğu pek çok hastalık var. Ancak metabolik sendrom, üzerinde en çok durulması gereken noktadır; çünkü metabolizmayla bağlantılı birçok rahatsızlığı da içinde barındırır.

METABOLİK SENDROM NEDİR?

Modern çağın hastalığı da sayılabilecek olan metabolik sendrom, uluslararası kabul gören kriterlere göre kadın ve erkek arasında sadece bel çevresi değerinde farklılık gösterir. Kadınlar için 80 cm, erkekler için 94 cm”den kalın olan bel çevresine yüksek trigliserid, yüksek kan basıncı, yüksek kan şekeri ve düşük HDL kolesterol değerlerinden ikisi eşlik ediyorsa bu durum metabolik sendrom olarak adlandırılır.

TABLO

IDF (Uluslararası Diyabet Federasyonu) ve ATP III (Yetişkin Tedavi Kurulu III) bel çevresi için 88 ila 102 cm değerlerinin normal kabul edilmesi konusunda görüş birliğine varmıştır.

Ne yazık ki ülkemizde metabolik sendrom oldukça sık görülür. Metabolizma Endokrin Derneği verilerine göre;

“Metabolik sendrom prevalansı erişkinlerde ortalama ” olarak bildirilmektedir. Prevalans yaş ile artmakta, 20-29 yaş gurubunda % 6,7, 60-69 yaş gurubunda ise %
43,5 oranında görülmektedir.TEKHARF çalışmasına göre, 2000 yılı itibariyle Türkiye genelinde 30 yaş ve üzerindeki 9,2 milyon kişide metabolik sendrom mevcuttur ve
KAH geliştiren bireylerin % 53″ü aynı zamanda metabolik sendrom hastasıdır. Ülkemizde metabolik sendrom görülme sıklığı; erkeklerde % 28, kadınlarda ise % 40 gibi oldukça yüksek değerlerdedir.”

Bu sıklık ve aşağıdaki ilgili hastalıklar dikkate alındığında ne kadar önemli bir toplumsal sağlık sorunu ile karşı karşıya olduğumuz daha iyi anlaşılır.
Metabolik sendroma bağlı olarak gelişen başlıca hastalıklar şunlardır:

I. METABOLİK HASTALIKLAR
• Tip 2 diyabet
• Lipid artışı
• Arteryal hipertansiyon
• Kardiyovasküler hastalıklar
• Gut
• Karaciğer ve safra kesesi hastalıkları (örneğin safra taşı)
• Karsinom
• Polikistik over sendromu

II. STATİK HASTALIKLAR
• Uyku-apne sendromu
• Şişmanlığa bağlı hipoventilasyon sendromu
• Gonartroz, coxartroz
• Sırt ağrıları
• Tromboembolik hastalıklar
• Kronik venöz yetersizlik
• Deri enfeksiyonları, pişik
• Ameliyat risklerinde artış

III. PSİKİYATRİK HASTALIKLAR
• Depresyon
• Sinirsel sorunlar
• İntihar riski

IV. SOSYAL SORUNLAR
• İçe kapanma
• Ayrımcılığa uğrama (örneğin iş yerinde)
• Kişisel hijyende azalma
• Cinsel yaşamda bozulma

Peki ama Metabolic Balance bunca hastalığın ilaçsız tedavisini nasıl sağlamaktadır? Bunun cevabı Metabolic Balance ile ortadan kalkan metabolik sendromun temel nedenlerindedir:

1. Metabolik sendrom; karbonhidratların oluşturduğu yüksek glisemik yükten kaynaklanan kişisel fizyolojik özellikler ve ana metabolizma hormonu olan insülinin aşırı
salgılanmasıyla ortaya çıkar.

Metabolic Balance; kişisel özellikler, kan değerleri, varsa hastalık ve kullanılan ilaçlar, beslenme alışkanlıkları dikkate alınarak hazırlanan özgün ve
kişiye özel bir beslenme programıyla bu aşırı insülin salgılanmasını ortadan kaldırır.

2.Hücre-reseptör defektine bağlı olarak organizmanın ürettiği insülinin kullanımında ortaya çıkan sorunlar nedeniyle glukozun hücre içine absorbe edilip enerji olarak yeterince kullanılamaması, bir çeşit hücre içi hipoglisemi oluşması, kas ve yağ hücresinde glukoz tutulumunun azalması olarak tanımlayabileceğimiz insülin direnci abdominal yağlanmayla daha da artar, kilo vermekte zorlanma ve metabolik sendromun önemli sebeplerinden biri haline gelir.

Metabolic Balance beslenme planında, tüketilecek gıdalar ve glisemik yüklerinin yanı sıra insülin direncini kırmaya yardımcı zincir özellikleri, biyolojik yapıları ve tüketim şekillerini hastaya öğretir ve bu şekilde insülin direnci sorununa çok yönlü bir çözüm getirir. Direncin kırılmasıyla, daha az insülinle kan şekerini dengeleyebilir hale gelen
vücutta, insülin seviyesinde fizyolojik düzelme gerçekleştiğinde diğer hormonlar, enzim sistemleri ve metabolizma da normale döner.

Bütün bunlara paralel olarak, yağdaki azalma, protein sentezi ve “anti-aging” olarak adlandırılan hormonların üretilmesiyle metabolik sendromla ilgili klinik bulgular azalır ya da tamamen normale döner.

Neticede, Metabolic Balance, uygulanmaya başladığından beri Türkiye”de yüzlerce insanda da sonuçlarını gördüğümüz üzere, fizyolojik etkilerin yanı sıra, psikolojik olarak da
(yaşama sevinci, enerji artışı, strese dayanıklılık, konsantrasyon kapasitesi vb.) ciddi bir düzelme meydana getirir.

Nitekim ülkemizin en yetkin metabolizma endokrin hocalarının da üyesi olduğu Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği”nce hazırlanan Metabolik Sendrom Kılavuzunda verilen bilgiler, yukarıda saydıklarımızı destekler niteliktedir:

• %5-10’luk kilo kaybı bile metabolik sendromun tüm bileşenlerini kontrol altına alabilir.
• %7’lik kilo kaybı ile birlikte düzenli fiziksel aktivite 4 yıl içinde Tip 2 DM gelişme riskini P azaltır.
• Total kalorinin % 10’undan azı poliansature, % 20’sinden azı ise monoansature yağlardan oluşmalıdır. Karbohidratlar total kalorinin P-60’ını, proteinler ise ’ini oluşturmalıdır. Diyet 20-30 gram kadar lif içermelidir.
• Diyet önerilerine uyum için davranış tedavisi ve uzun süreli takip gerekir.

whatsapp